18 Aralık 2008 Perşembe

bölüm 7

"Efendim!" dedi telefondaki ses kararlı ve sıkılgan bir şekilde..
"Merak ettim seni, nerdesin canım??"
"Bi' arkadaşımla beraberim.. N'oldu?"
"Nerdesin canım? Evde yalnızım yanına gelmek istiyorum.." diye blöf yapmıştı kadın telefonun öte ucunda
"Arnavutköyde arkadaşın evindeyim.. Ararım seni Taksime geçince"
"Peki canım.."

"Nerdeymiş?" diye sordu Murat, Mine'ye bilgisayardan birkaç saniyeliğine uzaklaşarak..
"Arnavutköy! Ama bildiğim kadarıyla onun orada hiç arkadaşı yok. Sanırım birileri bir konuda yalan söylüyor."
"Yoo" diyerek sırıttı Murat. "Orada çok yakın bir arkadaşı var.. Eski bir dost.. Ona güç veren, onu anlayan.. eski bir dost.."
"Kim var? Üstelik de benim bilmediğim bir dost öyle mi?" kadın sinirlenmişti, Fuat'ı o kadar iyi tanıyordu ve takip ediyordu ki onun gözünden kaçan bir bilginin olması imkansızdı işte bu yüzden de tavırları küstahçaydı Murat'a karşı..
"Şöyle söyleyeyim.. MİT'ten aldım bir tane GTT'ye geldim bin tane?"
"İlaç!" düşünceliydi kadın bunu söylerken..
"Bravo! bildiniz.." diye alay etmeye devam etti Murat.
"İyi ama sen orada ilaç olduğunu nereden biliyorsun?"
"Sadece ilaç değil ki! Silah, mühimmat, araç, nakit para.. Aklına ne gelirse.. Bir saldırı öncesinde ve sonrasında neye ihtiyacın varsa..."
"Bu adamların planı ne? Biz Levi'yi bulmadan bela bizi bulacak galiba"
"Bu cümleler nereden böyle.. Yalan Rüzgarı mı izlemeye başladın?!" dedi ve kendi kendine bir kahkaha patlattı.. Mine sadece anlamsız gözlerle adama baktı..

***************************
Mine, Türkiye'de doğdu.. Ailesi de öyle.. Ancak! Babası bir Mossad ajanıydı.. Türkiye'de eğitilmiş bir ajan.. Ve diğer birçok ajana eğitmenlik yapacak bir ajan.. 1965 yılında Mossad tüm dünyadan bilgi almak için sınırları zorlamaya karar verdi. Bunun için geliştirilen yüzlerce fikirden sadece bir tanesi '66 yılında uygulanmaya başladı.. Her ülkede, önemli olan şehirlerde, bilgi trafiğinin yüksek olduğu bölgelerde evler açılacaktı. Satın alınan bu evler dışarıdan normal bir aile evi olacaktı. Ancak bu evin içindeki herkes ajan olacak ve ajan doğacaktı.. Kayıtsız şartsız İsrail hükümetine bağlı olacaklardı ve gizli servis için çalışacaklardı. Aynı zamanda normal bir vatandaş gibi yükümlülüklerini yerine getireceklerdi. Herhangi bir yakalanma durumunda, yakalanan kişiyle ilgili bulunabilecek tek resmi bilgi kişinin T.C. kimlik numarası ve vergi numarası olacaktı belki birkaç tane trafik cezası... İsrail kesinlikle belge bulundurmayacaktı; yani resmi olarak...

Mine, böyle bir evde doğdu.. Evde sadece babası bir ajandı o doğduğu zaman.. Proje daha yeniydi o zamanlar.. Zamanla mükemmelleşti ama... Mine normal bir çocuk olarak büyütüldü.. Biraz disiplinli bir aileydi belki sahip olduğu ama normal bir çocukluktu yaşadığı.. İp atlayıp, evcilik oynadı, en sevdiği ayıcığına "Aliş" ismini verdi.. Ortaokula geldiği zaman artık eğitime başlaması gerekiyordu.. Önce basit ve dikkat çekmeyen eğitimler.. Dil, Tarih, Bilim.. Dışarıdan bakıldığında sadece okul dersleri.. Liseye kadar iki dil daha öğrenmişti.. Zaten bildiği İngilizceye ek olarak Fransızca ve İbranice öğrendi. Babasının sözünden çıkmadığı için onu yoğurmak kolaydı babası için.. Dünya tarihini her detayı ve her türlü çirkinliğiyle öğrenmişti.. Bilim konusunda çok yetenekli değildi ama başka bir yeteneği vardı.. Müzik.. Bunu farkeden babası aynı zamanda bunun muhteşem bir paravan olacağını da farketmişti.. Düz bir liseye gidecek, böylece çok yorulmayacak ama üniversitede konservatuara gidecekti.. Lisedeyken Mine işler onun için giderek garip bir hal almaya başladı.. Okuldan döndüğünde haftada iki gece , salı ve perşembeleri, poligona gidiyordu babasıyla.. Babası kurnaz bir adamdı.. Kendi keyfiyle, kızına ayıracağı vakti bir potada eritmişti.. Ama iki haftadan sonra Mine de eline bir silah almıştı ve o da talim yapıyordu.. Lise hayatı boyunca her hafta bunu yapacak ve çok çeşitli silahları deneyecekti ama şimdilik bundan haberi yoktu.. Bu talimler yapılırken ,pazartesi ve çarşamba günleri, karate eğitimi almaya başlamıştı.. Cuma günleri piyano dersleri vardı.. Mine, bu yoğunluktan gayet memnundu.. Ama arada babasının yüzüne baktığı zaman garip bir ifade görüyordu.. Kızını izleyen bir babadan çok, bir köpeği eğitmeye çalışan adamın yüzü gibi geliyordu ona.. Bu yoğunluk devam ederken her genç kız gibi Mine de aşık oldu.. Sınıftaki en sessiz ve en vakur çocuğa... Fuat'a aşık oldu.. Fakat ne babası bu ilişkiye müsade ederdi, ne de yoğun programı.. Ama denedi yine de.. Çocuğu çekti köşeye açıldı.. Anlattı bir bir hislerini.. Çocuk kabul etti tekliif.. Beraber oldular.. Çok uzun sürmedi ilişki.. Ama bu onların yollarını ayırmaya yetmedi.. Yıllar boyunca beraber olacaklardı... Farklı yerlerde, farklı pozisyonlarda... Gün geldiğinde de birbirlerine karşı savaşacaklardı... Lise son sınıfta babası karşısına aldı Mine'yi ve konuştu.. Anlattı bütün gerçekleri kendisiyle ilgili olan.. Bütün yaptıklarının nedenini anlattı Mine'ye.. Ve onun cevabını bekledi.. Cevap netti: "Öğrenciniz olmaktan onur duyarım hocam!" Bu cümleden sonra Mine gece gündüz demeden çalıştı.. Öğrenebildiği kadar çok şey öğrendi.. Bir odada bulunan basit eşyaların hepsiyle insan öldüremezdi belki ama on cisimden sekizi de fena bir ortalama sayılmazdı onun için.. İnanılmaz bir şekilde de gündüzleri okula devam ediyordu.. Büyük bir gayret gösteriyordu Mine.. İstanbul Üniversitesi Konservatuarını kazanmıştı.. Fuat'ınsa yurtdışında bir üniversiteye gittiğini duymuştu ama kopmuş gibiydiler o yüzden bilgileri kısıtlıydı..
Şu anda Mine gündüzleri üniversitede ders veriyordu.. Eve döndüğü zamansa bir mossad ajanına dönüyordu.. Ya da şöyle diyelim.. Mine şu anda bir mossad ajanı ama sabahları görev gereği üniversitede ders veriyor..
Görevi.. Levi'yi yakalamak ve en kısa sürede İsrail hükümetine teslim etmek.. Ortağı.. Sabetay Kohav nam-ı diğer Murat.. İzledikleri yol.. Fuat'ı takip et.. GTT 7 bilgilerine eriş.. Levi'yi yakala.. Mine inanılmaz bir oyuncu.. Fuat onu aradığında ya da onun yanına geldiğinde her seferinde ondan bilgi almaya çalıştı.. Ama bir tek şey gerçekti.. Mine Fuat'ı gerçekten sevmişti...

***********************
Sabetay Kohav.. Murat.. İsrail'de doğdu.. Matematik alanında bir dahi.. Aynı zamanda çok da kurnaz bir adam.. Mossad için çalıştı.. Görev bölgesi Türkiyeydi.. Fakat bir hata yaptı.. Türkiyede çalıştığı dönemlerde para arzusu onu MİT'le yakınlaştırdı.. Mossad bilgilerini satmaya başladı.. Önceleri sadece para karşılığı bilgi satan adam bir süre sonra bilgi karşılığı bilgi satmaya başladı.. Bir nevi bilgi tüccarıydı... Ama bilmediği şeyler de vardı.. Mossad onun bu yaptıklarını farketmişti.. Türkiye ekiplerinden bir kısmı devreye sokuldu ve İsrail'e teslim edilmesi sağlandı.. Akıl almayacak işkencelere maruz kaldı.. fiziksel ve psikolojik işkencele maruz kaldı... Ama onu öldürmediler.. İyileştirip tekrar işkence ettiler.. Çünkü onu kullanmaya karar vermişlerdi.. MİT'ten çok fazla bilgi almıştı.. Bütün bu bilgilerle Türkiye'de daha faydalı bir ajan olacaktı.. Ama mossada bağlılığını "hatırlaması" gerekliydi.. İşkencelerin yeterli olduğu düşünülünce ve Levi dosyası çıkmaza girdiğinde onu Türkiye'ye geri yolladılar.. Tabi ki Mossad ona güvenmiyordu.. Bu yüzden Mine'nin yanına yerleştirildi.. Hem ortak olacaklardı hem de dışarıdan sade bir çift gibi gözükecek ve dikkat çekmeyeceklerdi.. Tabi bu sırada Mine bu konuda bilgilendirilmişti ve Sabetay Kohav'ın her hareketini izleyecek ve gerektiği zaman üstlerine haber verecekti.. Bu Sabetay'ın hayatta kalabilmek için iyi kullanması gereken bir şanstı.. Bunu eline yüzüne bulaştırırsa tek bir kurşun, bir araba kazası, ya da yemeğindeki zehir onu bekleyen süprizlerden bazılarıydı...
***************************

"Mehmet bey! Ben Murat Yıldız. Kusura bakmayın bu saatte sizi rahatsız ediyorum ama önemli olmasa aramazdım.."
-Napıyorsun kimi arıyorsun sen- diye fısıldadı kadın sinirli bir şekilde.. Murat eliyle kadının susması gerektiğini işaret etti ve konuşmadaki istifini hiç bozmadı..
"Buyrun Murat bey. Yardımcı olabilirim umarım"
"Bu sefer ben size yardımcı olmayı ümit ediyorum"
"Dinliyorum"
"Arnavutköy Depo'nun derhal boşaltılması gerekiyor."
"Anlamadım?"
"Sözlerim gayet netti!"
"Nedenini öğrenmeyi çok isterim" adamın sinirleri bozulmuştu..
"GTT 7 şu anda yeniden toplanma aşamasında.. Farkında mısınız bilmiyorum.. Ve az önce aldığımız bir habere göre isimlerini vermeyeceğim iki üyesi Arnavutköy'de.. Üstelik bu kişilerin elinde bir kutu İlaç da var.. Ancak ekibini toplamaya çalışan kişiler için yeterli olmayacağı için depoyu soyacaklardır.. Ve sonrasında Tanrı bilir neler yapacaklar.. O yüzden elinizden gelenin en iyisini yapın şu anda orayı korumak için ve aynı zamanda o depoyu taşıyın.. ya da daha iyisi tamamen yakın orayı.. En kısa yolu bu olacaktır onları engellemenin.."
"Hmm.. Verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim Murat bey. Ama zaten depoya gelseler bile kapıdan içeri giremeden öldürülürler.. O yüzden endişeniz yersiz olmuş.."
"Sanırım olayın ciddiyetinin farkında değilsiniz.. Bu adamlar sokak serserisi değiller.. Eski ajanlar ve normal insanların aksine özel yetileri var bu insanların.. Sizin iki tane çapulcu ajanınız onları durduramaz.. Hele ki, eğer tahminim doğruysa bu adamlar MİT'e karşı saldıracaklardır, böyleyse durum daha da öfkeli olacaklardır.. Kesinlikle koruyamazsınız orayı.. Dediğimi yapın yoksa...
"Beyefendi bence konuşmamız sona geldi.. Bilgi için teşekkür ederim.. İyi akşamlar.."

Murat'ın suratına kapanmıştı telefon.. Sinirlenmişti ama sadece konuşmadaki ses tonundan.. Yoksa gayet emindi sözlerinin ciddiye alındığından.. Ve deponun derhal boşaltıldığından..

"Ne yaptın sen? Kimdi konuştuğun?"
"MİT'in Özel Operasyonlar ve Araştırmalar bölüm başkanı Mehmet Altun.. Onları uyarmam gerekirdi.."
"Neden uyarıyorsun neden?"
"Neden mi? Levi'yi yakalamak istiyoruz ama eğer onun daha çok güçlenmesine izin verirsek onu yakalayamayız.. İmkanı yok.. Raporları okumadın galiba.. Mossad'da aldığı eğitimin yanı sıra bir de MİT tarafından eğitidi.. Nasıl bir hal almış olabileceğini tahmin ediyor musun? Onları güçsüz bırakalaım ki rahat avlayalım.."
"İyi ama eğer İlac'ı almazlarsa Fuat'ın başına neler gelir hiç düşündün mü? Bu sefer şansı olmayabilir"
"Hıh! Sen ve senin küçük aşk oyunların.. Bizim şu anda bir görevimiz var ve bu görev için kimseyi elemekten çekinmem.. Duyguların işe karışmaması gerektiğini herkes bilir.. Bütün dizilerde işler bu yüzden mahvoluyor ya.. Sakın bir daha böyle saçma bir çıkış yapma.."
"Demek herkesi elersin ha! Peki Sabetay! Umarım senden önce ben birilerini elemem.." o küçük kadın.. o sakin kadın.. o ajan kadın.. tek aşkı tehdit edildiğinde bütün bir ülkeyi gözden çıkartabilecek olan o güçlü kadın...
"Demek hem düşman hem ortağız şu anda.. İşler daha eğlenceli bir hal alacak desene..."
"Öyle gözüküyor.. Ben yatıyorum sabah dersim var.."
"İyi uykular, ortak!" dedi alaycı bir şekilde adam.

Sabah 07:00.. Alarmın sesinden saniyeler önce uyanmıştı kadın dinç bir şekilde.. Alarm çalmaya başladığı anda susturdu.. Yatağından kalkıp okul için hazırlandı.. Sıradan birisiydi dışarıdan.. Birazdan çıkınca eline bir kahve alacaktı.. Soğuktan şikayet eder bir halde yürüyecekti.. Otobüste kalabalığa karışacak ve uykulu gözlerle çevresine bakan insanlardan birisiymiş gibi davranacaktı.. İçindeyse neler olduğunu bir kendisi biliyordu.. Bir de Mossad tabi.. Bugün bir huzursuzluk vardı içinde.. Sanki birşeyler olacak gibi geliyordu ona.. Anlam veremiyordu ama.. Buna anlam veremediği süre içinde bir yandan bir sonraki adımını düşünüyordu.. Fuat'ı uyarmalı mıydı? Eğer uyarırsa onun kimliğini bildiğini açık ettiği gibi kendisini de eleverecekti.. Düşünülemezdi bile.. Onun yakınında olmalıydı Levi'yi bulmak adına ama Fuat istemiyordu onu yanında belli ki.. Herşey bir yana ya ilaç bulamazsa o zaman ne olacak Fuat'a..
Bir anda bütün bu düşüncelere dalmışken okul durağına geldiğini farketti.. Apar topar terketti otobüsü..
Herşey sakindi gün ortasına kadar.. Öğle molası verildiği zaman telefonu çaldı Mine'nin.. Murat'tı arayan..
"Hazırlan seni almaya geliyorum."
"Derslerim var saçmalama.. Hem hayırdır ne oldu?"
"Bil bakalım hastaneden kim kaçırılmış?"
"Hangi hastaneden? Bi' gevelemesene lafı! Söyle doğru düzgün"
"Düzgün söyleyince heyecanı kalmıyor ki.. Neyse.. Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nden bir hasta üç kişi tarafından kaçırılmış.."
"Eee! Bize ne polis ilgilensin!"
"Ciddi anlamda zeka problemin var senin.. Kimse adamı kaçıranların eşgalini tanımlayamamış.. Kaçırılan kişiyse.. Levi.. Daha detay vermemi ister misin yoksa kapının önüne geldin mi?"
"Tamam birazdan kapının önüne çıkmış olurum.."

-Hadi bakalım Levi.. Özgürlüğünün tadını çıkart.. Son saatlerin bunlar senin..- diye kendi kendine konuştu adam telefonu kapatınca.. Üniversitenin önüne parketmiş ve dörtlülerini yakmıştı bu sırada..

1 yorum:

Rüya Beril dedi ki...

ahh burda da kesilmez ki!
bi ay beklemeyiz umarım devamı için sayın örsan.(: