"Mine sana geliyorum.."
"Bu saatte mi? Ama.. ama.. gel tabi de biliyorsun durumu.."
"Mine lütfen geri çevirme, gerçekten senden başka kimseye gidemem şu anda.. Murat'a söylemene gerek yok.. Sabah erkenden gitmiş olurum.."
"Saat zaten 5 canım, neyse peki bekliyorum.."
"iki dakika sonra oradayım"
....
Papaz telefonunu kapatıp elinde bir defa döndürdü ve cebine koydu.. Cebinden sigarasını çıkarttı ve hem biraz sakinleşmek hem de yakmak için bir iki saniye durdu.. Polis arabasının sesleri gelmeye başlamıştı, hatta uzaktan kırmızı-mavi ışıkları bile görülebiliyordu.. "umarım peşime düşenler sadece polisler olur.." -aslında polisler onun peşinde değildi.. evet cinayet mahaline gidiyorlardı ama oradan buldukları kanıtların hiçbiri Fuat'ı işaret etmeyecekti.. - Papaz yoluna devam etti.. iki market bir cami geçti, dört yoldan karşıya geçti sola döndü, kapalı bir anahtarcının karşısındaki küçük bahçeli büyük binaya geldi... bahçe kapısını yavaşça araladı ama yine de gıcırdamasını engelleyemedi kapının.. içeri girip kapıyı açık bıraktı.. hafifçe kafasını kaldırıp birinci katın penceresine baktı, bütün binada sadece orada ışık yanıyordu, Mine'nin evinde...
Mine ile Fuat eskiden tanışırlardı, çok eskiden.. Dostlukları 4 sene evvele, tanışıklıkları ise daha gerilere dayanırdı.. Çok eskiden, herkesin unuttuğu zamanlarda sevgiliydiler...Mine bir müzisyen.. İstanbul Üniversitesi Konservatuarında birinci sınıflara solfej dersi veriyordu.. Şimdi Mine, Murat'la beraber.. Fuat'ın başı sıkıştığı zaman, Mine gözünü kırpmadan yardım ederdi ona.. Ve işte yine öyle bir zaman gelmişti..
Binanın kapısı açıldı.. Zile bile basmamıştı üstelik.. Hantal yeşil kapıyı iterek mermer hole geldi.. tam karşısında asansör kapısı vardı ve sağından merdivenler yükseliyordu.. Merdivenleri tercih etti.. Bir üst kata çıktığında Mine kapıda duruyordu.. Küçük bir kadındı. 28 yaşında kısa boylu, ince, kabarık kıvırcık saçlı bir kadındı.. Üzerinde pamuklu beyaz bir pijama vardı ve dağılmış saçları, uyanamamış ve şaşkın gözleriyle merdivenlerden çıkan adama bakıyordu.. Hiç konuşmadan selamlaşmadan bile içeri girdi adam, kapıyı kapattı Mine ve artık güvendeydiler.. Fuat'ın yanında daha da küçük, daha da savunmasız duruyordu Mine.. Birbirlerine sarıldılar sıkıca.. "teşekkür ederim, evine aldığın için beni..." sessizliği tercih etmişti Mine..
Fuat, Mine'yi bırakıp salona geçti.. küçük bir salondu iki koltuk bir kanepe, bir müzik seti duvarlarda ise bolca tablo vardı.. Fuat koltuklardan birine, Mine ötekine oturdu..
"Anlatmayacak mısın?!"
"İki arkadaşım gözümün önünde öldürüldü, ben de onları öldürenleri öldürdüm.. Ve bir de... 'İlaç'ı aldım yeniden.."
Mine bir anda haykıracak gibi oldu ama eliyle kapattı ağzını hızlıca.. gözleri dolmuştu..
"Neden aldın 'ilaç'ı tekrar.. hani bırakmıştın artık.."
"Öyle olması gerekti, öyle oldu.. Bunu sorgulamamızın bir faydası yok artık.. Şimdi senden istediğim şeyi tahmin etmişsindir.."
"Bebeğim ben o kutuyu yok ettim.. Zaten bunun için vermemiş miydin bana.." sesi titremişti bunu söylerken.. Tereddüt etmişti üstelik bir süre..
"Bana yalan söyleme!" diye haykırdı Papaz.. Gereksiz bir şekilde sinirlenmişti.. İlaç'ın yan etkisiydi ama yine de sinirliydi..
"Tamam, tamam bebeğim, özür dilerim sakladım, onu sakladım senin için.. ama bak hala geç değil devam etmeyebilirsin bırakabilirsin.. Bunu kendine yapmak zorunda değilsin.. hadi bebeğim lütfen vazgeç" artık ağlıyordu küçük kadın.. Muratla beraber olmasına rağmen, tek önemsediği adam Fuattı..
"Bak! sana sakince anlatmaya çalışayım.." dirseklerini dizlerinin üstüne koymuştu ve ellerini çenesinde bağlamıştı.. Bir süre toparlamaya çalıştı söyleyeceklerini..
"Ben orada o gücü kullandığım zaman, muhtemelen beni farketmişlerdir.. Muhtemelen beni armaya geleceklerdir.. Ve onlar geldiğinde benim kendimi koruyabilmem için gücümün devam ediyor olması lazım.. bunun içinde o s.ktimin ilaçlarını almam gerekli.. Umarım kendimi anlatabilmişimdir.."
"Ama bi'tanem..." dediği anda Papaz lafı ağzına tıktı Mine'nin.. Bir kültablası havalandı masanın üstünden ve sinirli bir el hareketiyle Papaz'ın, duvarda patladı.. Binlerce parçaya ayrılmıştı..
"Tamam bi'tanem, hemen veriyorum burada bekle beni.."
Mine salondan, çalışma odasına geçti.. Eski bir sandığı açtı içinde yazlık kıyafetleri vardı.. Her sene son baharda dolabını sandığıyla değiştiridi.. ve bunu her yaptığında o sarı ilaçları tutan siyah kutuyu görüyordu.. bugün gelmesin diye dua ediyordu ama.. ama.. yine başlamıştı herşey.. 'ilac' kutusunu aldı.. yavaşça salona gitti.. hiç konuşmadan kutuyu Fuat'a verdi..
Papaz, kutuyu aldı, ceket cebine koydu.. ayağa kalktı. üstünü düzeltti saçlarını düzeltti.. Islak gözlü kıza baktı.. hafif ve sevimli bir sırıtmayla " yakışıklı mıyım?" diye sordu.. Mine sadece başını salladı.. Sarıldılar tekrar.. Adam, kadının saçlarını son bir defa kokladı, başını öptü.. çantasını alan adam hızlıca evi terk etti.. Mine salonda kalakalmıştı.. Fuat binanın dışında kapının önündeydi.. Gökyüzüne baktı.. Yeniden eskiye dönüyordu..
onun adı artık sadece ve sadece "Papaz"dı.. Acımasız.. Yenilmez.. Korkusuz.. Dengesiz..
5 Eylül 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
her minenin bir fuatı vardır..her daim zaafı olan..mutlaka bir çizgi romana dönüşmeli ve papaz mine nin yanından maceralar doğru yola çıkarken sislerin arasına doğru başlayan o efsanevi kare resmedilmeli..
Yorum Gönder